Nasreddin Hoca dilinde neşeli bir türküyle hızlı hızlı köyün etrafında dolaşmaktadır. Köylüler kendisinin bu halini görür ama ne yaptığına bir türlü anlam veremez. Nihayet birisi çıkar sorar:
– Hoca hayırdır, ne arar, ne gezersin?- Eşeğimi kaybettim de onu arıyorum
– E bu neşeli türkü niye? Eşeğini kaybeden bu kadar neşeli olur mu?
– Bir umudum şu dağın ardı… Orada da bulamazsam gör sen bendeki feryâdı.
Bugünkü tahliyelerden sonra anladım ki; yine de bir umudumuz varmış. Birileri “ben zaten biliyordum” havasına girse de bakmayın, herkesin yine de fikren dayandığı son kale, en azından ilk operasyonda ne idüğü belirsiz karanlık kara para işleri çevirenlerin cezalarını almasıymış. Hepimiz ilk defa paranın, malın, mülkün, siyasi gücün birilerini içeri tıkmaya engel olmaması gibi harikûlâde demokratik ve adil bir şey ile karşı karşıya idik ve bu da bizler için bir güvenceymiş demek ki.
Ne var ki eşeğimizin o dağın ardında olmadığını görmemiz de uzun sürmedi. Bugün kamu vicdanı yalama oldu.
Adalete ve devlete duyulan güvensizlik toplumun yaşama motivasyonunu düşürür, tükenmişlik sendromuna yol açar. İnsanlar bilecek ki ne kadar çalışsa da bazıları kadar imtiyaza sahip olamayacak; önünün kesilmesi için birilerinin istemesi yeterli olacak. Bir takım imkanlardan faydalanmak ve eşit muamele görmek için sebat ve çalışkanlık değil, “dayılar” ve yalakalık geçerli olacak.
Bu şartlar altında ülkenin üreten, çalışan, ümit eden, değer katan kesiminden hiçbir şey bekleyemezsiniz.
Hoşgeldin ‘Anomi’.