Kategori: PAYLAŞIM
-
Yoğun Günler
İnanılmaz yoğun bir haftayı ancak atlatabildim. Bu dönemde ihmal ettiğim kişi ve nesneler beni affetin. Ancak hem derginin yeni sayısının çıkış sancısı, hem yeni aldığımız simülatörün test ve kurulumu, hem bunu kurmaya gelen Kanadalı arkadaşa göz kulak olma işlemi, hem apron kartı işlemleri, hem yeni ev arama ve daha da önemlisi “bulma” ve “kontrat imzalama”…
-
Conway’in Hayat Oyunu
Ozan Oğuz Haktanır ile uzun süreli bir ayrılıktan sonra yeniden görüştük. Görüştüğümüz gün rahat durmadık ve hücresel otomat yaptık. İndirmek için tıklayın: cgl.rar (RAR Biçeminde – 33 KB) cgl.zip (ZIP Biçeminde – 43 KB) Hücresel otomat ve bilinen en iyi örneklerinden Conway’in Hayat Oyunu hakkında aşağıda kısa bir bilgi var:
-
Yazmaya “ancak” zaman bulmak…
Koca bir yalan… “Zaman Bulmak”. Küçük şeyler için zaman daima vardır, büyük şeyler içinse zaman daima yaratılabilir. İmkansız şeyler içinse beklemeye ihtiyaç vardır, ama hep olur. Bir şey kafaya kondu mu yapılır; kafaya koymak içinse gerçekten istemek gerekir. Zira, elinde olmayan bekletmeler can sıkar… Gerçekten sıkar. Mesela…
-
İnci küpeli kız…
“Neden daha önce izlemedim” sorusunu sorduran ve başucu filmlerim listesi arasına giren film. Aslında film olarak nitelendirmekten ziyade, “olay” demek daha uygun. Bence tarih, kendisinden böyle bir öykü çıkardığı için gurur duymalı ve tabi bu öyküyü beyaz perdeye uyarlayanlar da başarılarından.
-
Yiğit Özgür hep güldürmez.
Zekasına imrendiğim birisi var: Yiğit Özgür. Onu güldürürken buluruz, bazen de “düşündürüp” güldürürken. Ancak bir de sadece düşündürdüğü, belki biraz da hüzünlendirdiği nadir eserleri vardır. İşte, bir biçimde sunmak istediğim, en paylaşılası bulduğum. Görmemi sağlayan Osman Ender Kalender’e teşekkürler. “Yorumsuz” bırakacağım, ancak bir şiire ilham olduğunu da belirtmem gerek. O şiir için tıklayın…
-
Aşk Yeniden Setinden 2 (Son)
Bugün geçtiğimiz hafta yarım bıraktığımız işi tamamlamak üzere ben, Murat Pınar ve Bahar Arıs, “Aşk Yeniden” dizisinin setindeydik… Üçümüzün de herhalde son ve en belirgin biçimde aklımızda kalan şey, Türkan Şoray’ın ne kadar iyi niyetli, ne kadar hanımefendi ve sevecen bir insan olduğuydu… Setin o karmaşa dolu ve gürültülü havasını solumanın tek çekilir yanı…
-
Sevgililer Gününü Bekleyenler için “Taksonomik Yaklaşım”
Hep ciddi, sosyal ya da siyasal içerikli bir şeyler karalamaktan biraz daha uzakta “mizahi” bir şeyler yaptığımı da bazen kendim de unutuyorum. Ziyanı yok. İşte bir fırsat: Yaklaşan sevgililer günü… Üstelik bir çok siyasi, toplumsal ya da bilimsel karalamalarıma yaptığım gibi bir giriş de yapayım istedim: Bu yazımızda sevgililer gününe üç gün kalmasının sağlayacağı anlam…
-
Sitede biraz değişiklik…
Sitede bir takım değişiklikler yapmak zorunda kaldım. Bu değişiklik kalemlerinden başlıcasını fikir yazılarını sınıflandırmak oluşturdu. Sağdaki menüden de görebileceğiniz gibi Fikir Yazıları’nı üç ayrı kategoriye ayırdım: – Bilimsel / Felsefi – Siyasi / Politik – Mesleki Yazılar Artık site içi seyrüsefer daha kolay olacaktır diye düşünüyorum…
-
“Aşk Yeniden” setinden…
Bana göre film (ya da dizi) setlerinin inanılmaz bir havası var… Aviation Türk dergisi’nin kültür sanat köşesine konuk etmek amacıyla Türkan Şoray ve Cihan Ünal’ın başrollerinde bulunduğu “Aşk Yeniden” dizisinin setindeydim dün. Yaklaşık 7 saat! Dublaj yerine film sesçiliğinin kullanıldığı dizinin sessiz ötesi olması gereken setinde. (Zira film sesçiliğini Bayram Karaman yapmaktadır. Görüşmeyi ayarladığı için…
-
Felaket felix… Burlalar da doğar, yaşar ve kaybolur.
Felis Domesticus… Ev kedisi. Aylar önce kedimi kendi elimle beni terketmeye zorladım. Kendim de inanamıyorum ama kedimi özlüyorum. Bugün kemer takarken onun ben kemeri takmaya başladığımda aşağıya sarkan tokalı kısma vakit kaybetmeden asıldığını, “Burlaaaaaaaa” diye bağırana kadar kemeri takmakta zorlandığımı hatırladım. Hatırlayınca yine anladım -aynı zamanda o esnada yanımda bulunan Hasan Çetiner de “Şu bak…
-
SankiDergi Özlemiyle: Yeni Projeler
Bundan tam iki sene önce bir hevesle “SankiDergi” projesini yaratmıştım… İlkbiz Yayınevi’nde çalışırken şu an ismini hatırlayamadığım ama bizim “tükkan”a gelip giden bir adam vardı. CD’lerin sadece yuvarlak olmayabildiğini, istenilen şeklin verilebildiğini anlatırken bana yabancı bir internet dergisini gösterdi… İlk Aşk ve Çocuk: SankiDergi Yıldırım aşkı! Sayfaların çevrilerek okunabildiği bir internet dergisi! İnanılmaz! Üstelik şık…
-
Sonunda! Çıktı şu dergi!
Günlerdir sürdüğüm hasret havası dağıldı. Sonunda büyük emek sarfederek hazırladığımız, günlerdir beklediğimiz çocuk dünyaya geldi. Kutlu olsun… Dergiciliğin en güzel kısmı, derginin matbaadan kokusuyla geldiği gün onu koklayabilmektir. Gerçi herkes iyi kötü koklar ama ona en çok emek harcayan, onu en çok bekleyen, o kokuyla birlikte enfes duygular içine girer… Bir annenin yavrusunu koklaması…