Şu sıralar bahar geldiğinden midir nedir, radyolarda, TV’lerde, dergilerde astrologlar, bilmemne terapisi uzmanları, iyi enerjiler, kötü enerjiler cirit atmış gidiyor. Emin değilim ama mevsime bağlı olarak yükselen aşk arayışı ve insanların buna yönelik ümitleri ile bir ilgisi var herhalde.
Görünen somut çözümler yerine görünmeyen gizlerin işaret ettiği hayallere kapılıp, ümitlere inanmanın insanlara niçin cazip geldiği ile ilgili bir fikrim yok. Eğlenceli olduğu muhakkak. Kimsenin eğlenmesine de bir itirazım yok ama bu işin bir ekonomik kısmı var ve bu yollarla –yasal olmamasına rağmen- para kazanan insanlar, dolayısıyla dönem bir ekonomi var.
Üstelik bu ekonomiye “verici” olarak dahil olan kimler kimler var… Doğa bilimleri ile ilgili eğitim almış, mühendis, fizikçi, kimyager olmuş insanların nelere inandığına ve para ödediğine şahit olduğum zaman ağzım açık kalıyor. Bilim yazarı dostlarımdan birinin (Kerem Kaynar) bir makine mühendisi için yaptığı yoruma da hala gülerim:
“Hani biri gelip ona “Abi türbinlere çörekotu yağı basalım, çok pozitif enerji oluyormuş” desem kabul etmez ama bu tür hurafelere inanıyor.”
Gerçekten de garip…
Benzer bir teşbih de ben yapayım: Mutfak işini iyi bildiğini söyleyen bir astroloğa bile “Yemeklere tuz yerine şeker katıldığında aile içi ilişkiler giderek düzeliyormuş” desem ya da ona “yanımdan geçen yüklü tırın kütleçekim etkisi sayesinde bugün aşk konusunda şanslı olduğumu” söylesem bana saçmaladığımı iddia edecektir. Ancak astronomların, fizikçilerin, aradaki kütleçekiminin bile üzerimizde önemsiz bir etkisi olduğu, gezegenlerin ya da takımyıldızlarının bizler üzerinde hissedilen ya da ölçülebilen bir etkisi olmadığı yönündeki söylemlerine “bilimin henüz keşfedemediği şeyler var” diyecektir…
İnsanların pek çoğu onların iddia ettiği üzere, milyonlarca kilometre uzakta olan gökcisimlerinin insanların karakterini belirleyeceğine inanıyor.
Neyse… Ben müjdeli hatırlatmama geleyim.
Bir şekilde doğaüstü güçlere sahip olduğunu düşünen, sayıların, gezegen konumlarının hayatı fazlasıyla etkilediğini iddia eden ve bu konuda uzman olduğu için gelecek ya da kişiler hakkında doğru kehanetlerde bulunduğuna inananlara önemli bir haberim var.:
James Randi Eğitim Vakfı’nın 1964 yılından beri vermeyi vaat ettiği bir ödül var. Bu ödülün şu anki değeri 1.000.000 USD. 1 milyon USD çok iyi bir para, hem de oldukça iyi.
James Randi Eğitim Vakfı, sahip olduğu paranormal, gizli ya da metafizik, bilimsel olarak varlığı ispat edilememiş ya da yokluğu ispat edilmiş gücü ispatlayabilen kişiye bu parayı verecek. Bu yeni bir haber değil. Ödül rakamı giderek artsa da söz konusu vaat 1964’ten beri var… İşin ilginç yanı, kimse bu parayı almayı beceremedi, hatta, bir kişi hariç, bu meydan okumayı kabul etmeye cesaret bile edemedi.
O bir kişi de Sylvia Browne adlı bir ABD vatandaşı idi. Sylvia Browne ölülerle konuştuğunu iddia eden, seans başına ölü yakınlarından ciddi paralar alan bir “medyum”du. 2001 yılında katıldığı bir Talk Show programında kendisine önerilen meydan okumayı kabul eden Sylvia Brown, 11 yıldır sözünü yerine getirmedi. Bugüne dek kendisine bu konuyu soranlara da “Bay Randi’yi çok aradım ama ulaşamdım” gibi kaçak yanıtlar verdi. (Randi bir konuşmasında bu durumu esprili şekilde şöyle anlatır: “Hanımefendi ölüleri bile bulup onlarla konuşuyor ama bana ulaşamamış…”)
Türkiye’de dinlediğim, gördüğüm pek çok insan falcılıkta muazzam bir yeteneğe sahip olduğundan çok emin! Hele geçtiğimiz günlerde hasbel kader radyoda dinlediğim “melek terapisi uzmanı”, hem kendisinin bu işi becerebilecek kabiliyete sahip pek az insandan birisi olduğunu iddia ediyor, insanları sahte melek terapisi öğretmenlerine ve terapistlerine karşı uyarıyordu. Yine tesadüfen rastladığım birisi özel yeteneği sayesinde insanların düşüncelerini neredeyse okuduğunu iddia ediyordu.
Şu halde bu ödülden haberdar ettiğim yetenekli şahıslar dakika durmayıp, ABD’ye bir bilet alsınlar. Ödülü kapıp gelsinler. Böylece yasal yoldan da bu parayı haketsinler.
Parada gözüm yok diyebilirler. Doğrudur, insanların öncelikleri farklıdır zira, ama sırf şu “Ukala” Randi’yi alt etmeye ve Dünya’da onu altetmiş ilk kişi olup, bir şeyler terapisi ya da kehanet üzerine olan mesleğin itibarını kanıtlamaya değmez mi?
Başarırlarsa kıyağıma karşılık bana da ısmarlarlarsa bir çay ısmarlasınlar, onu da ısmarlamazlarsa canları sağolsun.
(Bu yazı 27 Mayıs 2012’de Gazeteport‘ta yayınlanmıştır.)