Etiket: Tekerrür

  • Karamsar Kötümser Körümser

    Karamsar Kötümser Körümser

    Havalar güzel. Güzel olması kötü. Çirkin bir şey kışın yaz yaşamak. Bugün çirkin olmasa da yarının çirkinliğini şimdiden iyi anlatıyor bizlere. “Gelecekten kimse haber veremez” yalan.

    Gayet de veriyor. Uzun yıllardır da verdi zaten; bilim insanları gayet de güzel anlattılar. Onları bir kenara bıraktım: Gelecekten haber veren bizzat geçmişin kendisidir: Anasaziler, Paskalya adalılar, Mayalar… Önce ağaçlarını yok ettiler, sonra kuşlar yok oldu ve hayvanlar da, onlar yok olunca yağmur zaten yok oldu, sonra hepsi yandı bitti kül oldu… Su nerde?

    “İnek içti!”

    Şimdi inek gibi içiyorlar memleketi. Tıpkı Mayalı krallar, Paskalyalı despotlar, Anasazili liderler gibi heykel dikme, anıt yaptırma, görkemli binalar inşa ettirme yarışına girdiler ve o sırada kalanlar da tıpkı mayalı, paskalyalı, anasazili halklar gibi bölündüler: “kraldan çok kralcılar” ve “açtan çok açlar” olarak.

    Ama ne kral olmak, ne kralcı olmak, ne aç olmak kaderleri değiştirir; örgütlü bir cehaletin, kararlı bir tahribatın, açgözlülüğün ve zulmün hüküm sürdüğü bir toprakta. Paskalyalılar yamyam oldu, Mayalar başka milletlerin hizmetine girdiler, Anasaziler toz oldular. Nihayetinde öldüler hepsi.

    Yine olacak. Tarih tekerrür edecek. Tarihin tekerrür etmesi tarihin bir özelliği değil, doğa kanunlarının kesinliğinden, insanın aptallığındandır.

    Unutulmasın diye demiştik daha önce:

    Ağaç ölürse herkes ölür!

  • TEKERRÜR

    TEKERRÜR

    Gayrinizami bir harbin vazifesi belli olmayan neferleri, yorgun ve düşkünler nöbet icra etmekten.

    Görünen o ki kimi meydanda, kimiyse haberleşmeyi sağlamakta “baş belaları” üzerinden, amma ve lakin, hiçbir şeyini harcamıyorsa herkes dikkatini ve konsantrasyonunu harcıyor. Gördüğüm o ki kimse işini gücünü yapamıyor, gördüğüm o ki insanlar ümit ve ümitsizliğin girdabında yutuluyor, gördüğüm o ki kamu malının zararını aşıyor bu gizli destek ve gördüğüm o ki tek aşk memleket aslında.

    Meğer ne çok seviyormuş insanlar birbirlerini, meğer ne güzel insanlar varmış, —meğer ne çirkin insanlar varmış, meğer ne çok nefret ediyorlarmış bazıları bazılarından ve bazılarının arzularından—.

    Bu defa bir postal gemisine binip gelmesin özgürlük diye, ardına ekmek bırakanın da olmadığı sırlı yolun tuhaf sakinleri birbirlerinin hiç tutmadıkları ellerinden tutuyor,  dönüşüyor, muhakkak içinde bir şeyler biriktirmişler ve varsa bir faiz bu işin içinde o da bu birikmişliğin dışa vuran “bu daha başlangıç”ı. Kimse bu çocukların “mücadeleye devamını” görmedi daha belki de, çünkü mücadele iki rakibin önce birbirini tanıması, var sayması. Yok sayılıyor mucizeler, ki normaldir, her peygamberin başına gelir.

    Zamanında mahpuslukta karıştırılıp barıştırılanlar bu defa dört yanı açık yerlerde karışıp barışıyorlar, ki diyorlar “pis kokuyor”, ve o da olur bazı kimyasal reaksiyonlarda… Olsun. Dört duvar arasındaki barışıklık kader yoldaşlığıydı -zamanında-, şimdi kader birlikteliğine dönüşüyor ve yol biter öküz ölür, öküz ölür ortaklık bozulur, birliktelik başka bir şeydir, bozulsa da anısı kalır, anısı saygısını barındırır. Ne de olsa “acı” yiyip, “tatlı” konuşanlar, bak bu ezberi de bozuyorlar.

    Neyse ki evren tarihi de tekerrürden ibaret. Hani her şey bir zamanlar toz ve gaz bulutuymuş, bu buluttan evren, dünya, hayat ve insan doğmuş ya…

    Bu gaz bulutunun o gaz bulutundan farkı yoktur belki de.