Bor, Toryum ve İrrasyonel Yaklaşımlar

08 Ağustos 2011
6 min read

AirportHaber’in 7 Ağustos tarihli haberi aracılığıyla Posta Gazetesi yazarlarından Bülent Erandaç’ın “Bor, Toryum ve Düşen Uçaklar” başlıklı yazısı ile Isparta kazasıyla ilgili bazı bilgilere dayanarak olayda gizli servislerin parmağı olabileceğine dair yaptığı imaları okudum.

Bülent Bey’in yazısının konusu oldukça heyecanlı. Bu tip yazılar, bilinmez bir örtünün arkasında bizlerden daha büyük güçlerin organize ettiği bir takım eylemleri görmemizi sağlıyor olduğundan da oldukça ilgi çekici gelebiliyor, ve kendisinin, varsa bu tip gizli noktalar ortaya çıkarmaktaki, insanların bu konuya ilgisini çekerek böyle bir tezgah ve komployu sorgulamalarını sağlamaktaki çabasını ve iyi niyetini anlıyorum. Elbette bu gibi konularda da yazıp çizmek, insanlara unutturmamak gerek.

Ancak, bu tip metinler farklı anlamlara kayabilir… Bazı noktaları atladığımız anlamına da gelebilir.

Okurlar biraz pozitivist, biraz da rasyonalist birisi olduğumu az çok bilirler, ancak yine bilindiği üzere bu tip konularda kesin yorumlar yapmak yerine daha çok sorulması gereken soruları soran birisiyim. Rasyonalist bir insan olarak bu konuda bir fikir belirtmeden sadece dikkat edilmesi gereken bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.

Isparta’da düşen uçakta önemli konularda çalışan bilim adamlarımızın bulunması elbette akıllara başka sorular da getiriyor ama ben daha başka sorular sormak istiyorum:

1. Belli bir gelir düzeyinin üzerindeki ya da en azından vakit kaybetme lüksüne sahip olmayan bir kitlenin kullanmış olduğu “havayolu” taşımacılığında, her uçakta en az bir ünlü / bir önemli iş adamı / bir önemli bürokrat / bir ÇÖK (VIP’ye önerilen Türkçe kısaltma) olma olasılığı yüksek midir? Bu olasılık yüksekse her uçak kazası için bir spekülasyon yaratma olasılığı da aynı şekilde yüksek değil midir?

2. Kazanın sebepleri olarak mahkeme ve bilirkişilerce de tespit edilen kusur ve hataların kazadaki payı önemsiz midir? Her şey çok düzgünken ilginç bir kaza mı gerçekleşmiştir? Yoksa zaten kazanın gerçekleşmesi için başka bir çok noktada müspet hale gelmiş eksiklik ve kusurlar var mıdır?

3. Bir gizli servis, bir uçağı ne şekilde, hangi yollarla düşürebilir? Bir gizli servisin bilim adamlarını çeşitli yollarla engellemek, vazgeçirmek, en azından satın almayı denemek gibi yolları hiç tercih etmeden bir uçak kazası aracılığıyla tamamen ortadan kaldırması ne kadar mantıklıdır? Eğer öyle değilse ve öncesinde bilim adamlarını angaje etmeye çalışmışsa, bu insanların eşlerinin / annelerinin / babalarının herhangi bir tehdit, satın alma teklifi, zorlama, engelleme gibi konulardan hiç bilgisi yok mudur? Altı rahmetli bilim adamımızdan altısı da ailelerine karşı bu kadar ketum muydu?

4. Başka gizli servisler bu tip takibatlar yaparken, bizim gizli servisimiz böyle bir husustan bilgi sahibi olamayacak kadar işin dışında mıdır? Hiçbir şeyden haberleri olmamakta mıdır?

5. Uçaklar düşürüldükten sonra kaza mahalline birilerinin gelip belge ve evrakları alması mantıklı bir yol mudur? Bu bilgiler kağıda basılı, kriptosuz bir şekilde ve tek kopya halinde elde mi taşınmaktadır? Elektronik ve bilgi teknolojilerinin ilerlemiş olduğu bir zamanda hala en güvenli yol bu mudur? Uçak, kaza olması halinde alev alma olasılığı bulunan bir araç olduğuna göre, bir evrakı, bir kağıdı elde etmek için ölümcül bir uçak kazasını tetiklemek o belgenin kaybolma ihtimalini arttırmaz mı?

Bu soruları sormaktaki amacım, “kesinlikle öyle bir şey olamaz”, “saçmalamadır” deyip ihtimalleri kesin olarak reddetmek değil. Reddetmiyorum da. Yazının sonunda gerçek düşüncem açıklamış olacağım.

Zira, evet, bazı gizli güçlerin ticari ya da siyasi emelleri uğruna çok çeşitli tezgahlar düzenleyebileceğini genelde biliyoruz… Tarihte buna yönelik örnekler var. Üstelik “alt tabaka” insanlar olarak devletlerin gizli bahçelerinde kendi aralarında ne tip alışverişler yaptıklarını, dünyadaki hangi güçlerin kimleri yönettiklerini de elbette bilmiyoruz.

Fakat bir şeylere inanmadan önce sorgulamayı öğrenmemiz gerekiyor. Üstelik sorgulamamak bazı olumsuz kabulleri beraberinde getirebiliyor. Mesela ülkemizde bu tip bir tezgah planlanarak bu şekilde uygulamaya konabilecekmiş gibi bir düşüncenin altında, -her ne kadar iyi niyetle gerçekleri sorgulamak gibi bir amaç olsa da-:

– İlgili uçak kazalarındaki onca kusur ve hatayı görmezden gelme,
– Ülkemizdeki istihbarat ve emniyet örgütlerini, devletin ilgili diğer organlarını bu tip bir organizasyondan hiç haberi olamayacak ya da engelleyemeyecek kadar aciz kabul etme,
– Başka bilim adamlarımıza korku ve gözdağı verme,
– Memlekete faydalı olmak isteyen insanların gizli servislerce kolayca angaje edilerek, imha edilebileceğine dair bir kabul, ve bunun arkasında memleketimizin kafası çalışan gençleri “aman bu işlerle uğraşmayın, bak sonra başınıza bunlar gelir” diyerek bu tip çalışmalardan uzaklaştırma,

gibi alt metinler / yan anlamlar barınmış oluyor.

Özellikle son yazdığım cümleye dikkat edin: Gençlerimize, “memlekete faydalı olmaya çalışanlar birbir avlanıyor ve bizler hiçbir şey yapamıyoruz” gibi bir anlam verilmiş olmuyor mu?

O halde hep beraber rasyonel düşünelim.

Her tür ihtimali göz önünde bulundursak da en basitinden, “apriori hatası” ya da “yanılsamalı korelasyon” gibi tanımlı, sık karşılaşılan hatalardan birini yapmamak için önce bir uçakta akademisyen bulunma olasılığını hesaplamak lazım. Bunlar irrasyonel düşüncelerin sık karşılaşılan örneklerinden birisi olabiliyor. Daha sonra da diğer soruları sormak gerekiyor.

İlla şahsi fikrimi de soracak olursanız: Rahmetli bilim adamlarımıza çok üzüldüm. Bahsedildiği gibi bir amaçla katledildiklerine inanmak istemiyorum. Ancak yine de işin içinde bilmediğimiz bazı noktalar olabileceğini de kabul ediyorum. Henüz bir fikir edinecek kadar bilgim ve araştırmam yok. Bilgi olmadan fikir sahibi olmak da zor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir