Geçtiğimiz cuma günü, Sindel Havacılık A.Ş Genel Müdürü Metin Koçkar, konuk olduğu Airport Haber Ana Haber Bülteni’nde önemli bazı açıklamalarda bulundu.
Bu açıklamalardan özellikle dikkat çekmek istediğim bir kaç nokta var, çünkü bugüne dek çeşitli şekillerde mağdur olmuş öğrencilerin mağduriyetinin ana sebeplerini bu açıklamalar oluşturuyor.
Evvela mevcut durumu ele alalım…
Bir kaç hafta önce Zeki Kılınç Kaptan’ın sivil ve askeri pilotlar konusundaki yorumları sektörü epeyce kızıştırmıştı. Zeki kaptanın söyledikleri arasında hem haklı olduğu noktalar, hem de haksız olduğu noktalar vardı elbet. Ancak sürekli olarak vurgulanan şey, okulların “sadece ticari kaygılar güden işletmeler” olarak çalışma ihtimali idi.
Bugün Türk sivil havacılığında uçuş eğitimi dendiği zaman ortada bir güven sorunu olduğu apaçık görülüyor. Türk Sivil Havacılık Özel Uçuş Okulları tarihi şu kısa ömründe üç kez lisans iptali ya da iflasa dayanan mağduriyetlere sahne olmuştur. Meslek sahibi olmak adına belki de evini barkını satan ve kendine bir gelecek sağlamaya çalışan insanlar mağdur olmaları yanında büyük bir travma yaşamışlardır…
Bir kaç ay sonra pilot olmayı hayal ederken, birden hayata borçlu duruma düşmek… Elbette kaldırılabilecek bir şey değil. Zaten bu travmanın etkilerini uçuş okullarıyla ilgili haberlerin altlarına yazılan yorumlardan da görebiliyoruz. İnsanlar verdikleri paranın heba olmasından korkuyorlar.
İktisat bir bilimdir…
Ancak o gün Koçkar’ın da önemle vurguladığı bir şey vardı: “Matematik”
“Matematik” bir bilimdir. “İktisat” da öyle. İktisat en basit haliyle pazara çıkmadan önce cebinizdeki parayı saymak ve pazara çıkınca ona göre alışveriş yapmaktır. Eğer pazardaki fiyatları biliyorsanız, ihtiyacınızı da biliyorsanız, alışverişinizi yapar gelirsiniz. Bir şeylerin ters gitmesi halinde açlıktan ölmezsiniz. O hafta domates yerine salatalık yersiniz.
Doğru fizibilite çalışması, doğru maliyet analizi ve beklenmedik masrafların da uygun bir yüzdeyle bu maliyet hesabına dahil edilmesi halinde, attığınız adım hesaplı adımdır. Hesaplı adım atarsanız, hesapsız felaketlerle karşılaşmazsınız.
Örneğin, eğer bir hava meydanında AVGAS satışı yoksa, var olanı da piyasadakinden pahalıysa ya da iniş ve kalkış ücretleri herhangi bir havalimanından pahalıysa orada uçuş eğitim faaliyeti yürütmem. Ya da bir hava meydanı yılın 300 gününü kötü hava şartlarında, günde bir saat uçuşa bile müsaade etmeyecek şekilde geçiriyorsa, orada da uçuş eğitim faaliyeti yürütmem. Böyle bir şeye yeltenmem bile.
Diğer tarafta, eğer hava meydanının her tür şartı benim için uygunsa, kolaylıkla ve ucuza yakıt bulabiliyorsam, bakım için gerekli yetkileri alabilmişsem ve kolaylıkla sürdürebiliyorsam, o zaman benim uçuş eğitim faaliyeti yürütmem kolaydır. Zaten piyasa fiyatında bir eğitim ücreti sunuyorsam, talep azalsa bile minimal miktarda öğrenci ile, sürdürülebilir bir eğitim sunarım. Öğrenci sayım arttıkça da, eğitim ücretini düşürebilirim.
O zaman belirli harcama kalemlerini iyi bir şekilde hesaba katmanız halinde, sürdürülebilir bir ticari işletme kurmak gayet mümkündür.
Eğitim ücretleri
Eğitim ücretleri konusuna gelince…
Genelde karşılaşılan eleştiri ve rastlanılan kaygılar eğitim ücretlerinin yüksekliğine karşı işe girme garantisinin düşüklüğü üzerine.
Aslında burada şöyle kabaca bir hesap yapmak işe yarayacaktır:
Türkiye’de bir üniversitenin bir mühendislik fakültesi eğitimi, hazırlık da dahil edildiğinde 5 yıldır. Bu 5 yıl içerisinde toplam 10 kez harç ödenir. Harçları ortamala olarak 300 TL sayalım. 10 x 300 = 3000 TL.
Şehir dışında öğrenim gören bir öğrencinin barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını da, tüm ders araçları ve diğer giderleri de hesaba katarak, biraz da abartarak ayda 1000 TL olarak hesap edelim. Eğitim bir yılda ortalama 9 ay sürer. Yılda 9000 TL, ve 5 yılda 45000 TL yapar. İki defa yaz okuluna kalındığını da varsayarsak harçlar ve diğer ihtiyaçların da buna 10000 TL’lik bir katkısı olduğunu varsayalım.
Toplamda 58000 TL ödenmiş oldu. Üstelik 5 yıl harcanmış oldu.
Peki… Türkiye’de bir mühendislik fakültesini bitirmeniz halinde, mesleğinizi elde eder etmez iş bulabilme oranı nedir?
Düşük… Yani bir garantisi yok. İyi olan kazanır.
Bu durumda Üniversite’ye gitmemeyi tercih ediyor muyuz?
Ona da hayır, çünkü esasen bir meslek kazanmış olmak bazı başka sosyal sebepler dolayısıyla önemlidir.
Kimlerin iş bulma oranı yüksektir?
Derslerine iyi çalışan, kendini geliştiren, meslek alanına ilgi duyup o alanda daha fazla çalışmalar yapan, eğer meslek alanında gerekiyorsa yabancı dile ağırlık veren ve çok iyi yabancı dil konuşabilen, çevre edinebilen. Burada gitmiş olduğunuz okul da önemlidir. Herkes bilir ki bazı üniversitelerin –sözgelimi mühendislik fakülteleri- diğerlerinden iyidir. Ancak şunu da herkes kabul eder ki, okul bir yere kadar işe yarar, okulunuz ne kadar iyi olsa da kendinizi geliştirmediyseniz mesainizi geçireceğiniz yer evinizdir.
Şu halde uçuş okullarını iş bulma kurumu olarak görmemek lazım. Uçuş okullarına gelen her öğrencinin profili farklıdır. Elbette bunlardan bazıları derslerine daha iyi çalışacak, yabancı dilini daha iyi geliştirecek, havacılık alanında çok daha fazla şey öğrenecek, dolayısıyla mülakata gittikleri zaman kendilerini daha iyi gösterecek ve işe alınma olasılıkları çok çok daha yüksek olacaktır.
Amiyane tabirim için özür dilerim ancak haytalık yapan, dil öğrenmek yerine kalıp ezberleyen, hatta dersleri hiç anlamayıp, dinlemeyip sadece soruları ezberleyerek sınav geçenlerin işe girme ihtimalinin yüksek olmasından zaten bir yolcu olarak KORKARIM!
Yine de uçuş okulu mezunlarının Türkiye’deki fakülte mezunlarından daha yüksek işe yerleşme oranları olduğundan eminim, çünkü sürüm azdır, ihtiyaç giderek artmaktadır vb.
Koçkar’ın programda söylediği önemli bir mevzu daha var: Uçuş okulu mezunlarının kendini THY’nin eleman alımına endekslemeleri… Havacılık sınırları kaldıran yegane yenilik ve teknolojidir. Pilotlar uluslararası insanlardır. Kendilerini Türkiye’nin bayrak taşıyıcı firmasının personel alımına bağlamamaları gerekir.
Yabancı dil hususunda kendini geliştirenlerin yabancı havayolu firmalarında iş bulabildiklerine şahit oluyoruz. Bugün yabancı havayolu firmalarında uçan Türk’lerin sayısı tahminlerin ötesinde bir rakama ulaşmıştır.
Buna keza Türkiye’de yabancı pilotlar da uçmaktadır. Yeri gelince bunların yerlileriyle değiştirileceği de aşikardır.
Daha makul fiyatlar?
Bugün pilotaj eğitimi, içerisinde yaklaşık 200 saatlik uçuş eğitimi de barındırması sebebiyle kaçınılmaz olarak pahalıdır. Uçak yakıtının ve uçak bakımının, dolayısıyla uçuş fiyatlarının, personelin nitelikli olması sebebiyle personel vb. giderlerin, işletmenin ayakta kalabilmesi amacıyla yansıtılabileceği tek yer vardır: Uçuş eğitimleri. Çünkü uçuş okullarının başka bir gelir kaynağı yoktur.
Ancak, yazımızın ilk kısmında da bahsettiğimiz üzere, iyi bir maliyet analizi ile bu fiyatların öğrenciler lehine düzenlenmesi de söz konusudur.
Tekrar Koçkar’ın söylediklerine gelirsek… Koçkar “Yeni alacağımız uçakları peşin alarak leasing ya da kredi yoluyla alsaydık ödeyeceğimiz faizden elde ettiğimiz kazancı eğitim ücretlerine yansıtmak istiyoruz” diyor. Bu Türk sivil havacılık eğitim tarihinde bir ilktir.
Gönül ister ki, pilotaj çok daha uygun bir fiyata alınabilecek bir eğitim olsun.
Sonuç
Sonuç olarak söyleceklerimiz;
İnsanların kaygı duymasının sebebi geçmişte yaşanan bazı işletme ya da usül hatalarının felaketlerle sonuçlanmasıdır. Bugün hem uçuş okulları daha hesaplı adımlar atmakta, hem de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, mevzuatlarını geliştirerek ve uçuş okullarında aynı felaketlerin tekrar yaşanmaması için denetimlerini sıklaştırarak bu gibi felaketlerin önüne geçmeye çalışmaktadır.
Bunun yanısıra, öğrencilerin iş bulamama kaygısını taşımaları, gerçekten iyi ve çalışkan olmaları halinde gereksizdir. Bugün, hiç pilota ihtiyaç olmasaydı bile, Türk Hava Kuvvetleri’nden zaten belli bir yaşın üstünde emekli olarak havayolu firmalarına geçenlerinin emekli olması kaçınılmazdır. Netice itibariyle her alanda olduğu gibi bu alanda da yaşa dayalı sirkülasyon devam etmektedir.
Dün cep telefonlarının ve bilgisayarların inanılmaz fiyatlarda olduğunu hatıralayın. Bugün ise ne kadar da ucuzladırlar. Gün gelecek hava seyahati de gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası ve çok ucuz bir alışkanlık olacaktır. O zaman pilotlara şiddetle ihtiyaç duyulacaktır. “Gün gelecek” ise çok çok uzak değil, büyük bir ihtimal bundan 5, yaş çatlasın 10 yıl sonrasıdır. Zira grafikler onu göstermektedir ve her teknolojik alanda doğru sonuç veren Moore yasası, bir trendin her 1,5 yılda bir ikiye katlanacağını göstermektedir.
Uçuş okulu öğrencilerinin daha mezun olur olmaz hemen bir havayolu firmasında işe girmeyi arzulamaları ise ütopiktir. “İhtiyaç fazlası pilot” diye bir kavram yoktur ancak ortalama her sene çok büyük miktarlarda pilot alımı yapıldığı gibi bir gerçek vardır.
Diğer bir gerçek ise kendinizi ne kadar geliştirdiğinizle alakalıdır. Siz de bir işletme sahibi olsanız ve elli kişiye ihtiyacınız olsa, başvuran yüz kişiden en iyi elli kişiyi alırsınız. Dersleri dinlemeden, anlamadan, sadece soruları ezberlediyseniz, hiçbir şey öğrenmediyseniz, şansa dayalı bir şekilde sınavlarınızı başardıysanız ve aslında yabancı dil bilmiyor ve işi ezber ve kalıplarla kurtardıysanız, o zaman kendinizi de kandırmayınız.
Son olarak Sindel Havacılık A.Ş’den bahsetmek istiyorum:
Şirketin girmiş olduğu yeni yolda başarılar diliyorum ve eğitim ücretlerini bu kadar aşağıya -50 bin USD’tye- çekerek Türk gençlerine vermiş olduğu imkanlar dolayısıyla teşekkür ediyorum. Şirketin filolarını genişletmesi ve eğitim imkanlarını daha nitelikli, daha sürdürülebilir hale getirme yolunda başarılı olacağına gönülden inanıyorum.
Tevfik Uyar
Bir yanıt yazın