Bayramın birinci günü bir anda boşa çıktığımda Beşyol’da işyerimin hemen yakınındaki parkta Ertan Ağabey ile birlikte tavla oynuyordum. Şöyle bir rüzgar esip de ağaç yapraklarını salladığında doğayla kavuşma damarımın nasıl tuttuğunu hissettim hemen. İğneada’ya bir aksilik sonucunda birlikte gidemediğimiz Hasan‘ı aradım hemen.
Hasan da uygundu, İstanbul’da idi, kampa müsaitti. Saat zaten 18:00 olduğundan ve sadece bir gece kalmayı planladığımızdan yakın bir yer olmasını istiyorduk ve nereye gideceğimiz konusunda fikrimiz yoktu. İnternetten kısa bir araştırma Çatalca’nın ya da Silivri’nin köylerinde uygun yerler olduğunu söyledi bize.
2 saat gibi kısa bir sürede eş zamanlı olarak hazırlanmaya çalıştık. Pazar günü olmasından dolayı Airporthaber’e yazı yetiştirmem gerekiyordu. O işi bir internet kafede gördüm. Konumun hazır olması zaten bir avantajdı; internet kafelerin büründüğü yeni hali görmek konumu besledi.
Velhasıl, yola çıktık. TEM’den bir süre ilerledikten sonra Silivri’ye saptık, o sapıştan hemen sonra gişelerden geçtikten sonra yine sağa kıvrılan eski bir yola girdik. Bu yol bizi bölgenin karadeniz kıyısına götürecek yoldu.
Az sonra yine internette adına rastladığımız Bekirli Köyü’nün tabelasını gördünce bu defa o yöne döndük. Çok değil, yaklaşık bir 20 km. sonra köye vardık ancak kimsenin nerede kamp yapabileceğimize dair bir fikri yoktu. Derken yolda rastladığımız bir genç, 8-10 km. ötedeki İhsaniye Köyü’nde böyle bir alan bulabileceğimizi, daha önce orada kamp yapan insanlar olduğunu duyduğunu söyledi.
İlginçtir, Bekirli Köyü ve İhsaniye Köyü arasında bir canlı balık tesisi var. Tüm adresler buraya göre yapılıyor. Zira İhsaniye’ye gidince bize yine bu balıkçı referans alınarak bir yerler tarif edilecekti.
Çok değil 15 dakika içerisinde sık sık otomobilden kaçmayan cesur baykuşlar gördüğümüz bir yoldan ilerledik. Canlı balık tesisini geçtiğimizin farkına varmadan köye girdik. Köydeki açık bayiye aynı sorumuzu yineledik: “Çadırımızı nereye kurabiliriz?”. Bize canlı balık tesisi işaret edildi. Gerisin geriye dönerek o tesisi yine bulduk. Köyden 2-3 km. uzakta olduğunu tahmin ediyorum. Balık tesisinin sahibi Recep Ağabey ile tanıştık, bizi az sonra öyküsünü anlatacağım gariban yoluna götürdü ve bizi orada bıraktı.
Kamp alanı ve imkanlar
Kısaca bahsetmek gerekirse, canlı balık tesisinin arkasında iki derenin kavuşumunun arasında kalan hafif meyilli bir alan kamp kurmaya çok elverişliydi. Gece olmasına karşın kendimize iri ağaç gövdelerinin güvenli bir uzaklığında ama ince dallarının ve sık yapraklarının sağladığı ve gündüz bize serinlik sağlayacak olan dallarının altında iyi bir yer bulup çadırımızı kurduk. Daha önce kamp yapanların ateş yaktığı noktaya da gerekli yakınlığı sağlamaya çalıştık.
İki suyun kavuşuyor olması biraz klostrofobik bir durum yarattı, zira gece yürümek tehlikeli olacağından güvenli bir çıkış noktası belirleyerek o nokta dışında yürümemeye karar verdik. İlk başta odun sıkıntısı çekmiştik ama güvenli yolumuzun ucunda daha önce kesilmiş kuru ağaçlar olduğunu bulduk. Ağaçlardan birisi tüten ağaçlardandı -cinsini belirleyemedim- ancak bölgede hatırı sayılır miktarda meşe olması işimizi kolaylaştırdı. Ateşi beslemekte ilk başlarda zorlanırken sonra gece boyunca bizi ziyadesiyle aydınlatacak kaynaklara ulaştık.
Suların kavuşumunda olmasından dolayı hafifçe serince olan havanın rahatsız edici olmadığını söyleyebiliriz. Epey bir geç yatarak gündüz kaldığımız yeri derinlemesine görecek olmaktan heyecan duyarak uyuduk.
Gündüz gözüyle çevre ve yürüyüş yolumuz
Sabah uyandığımızda çevreyi kolaçan etme şansımız oldu. Oldukça güvenli bir yerde olduğumuzu söyleyebilirim. Aradaki su ve sınırlarında bulunduğumuz tesisin arkaya uzanan telleri herhangi bir ziyaretçinin ancak iki yönden gelebileceğini gösteriyordu. Alandaki meyil herhangi bir su taşması halinde çadırın altını dolduracak cinsten değildi. Ayrıca çevrede daha yüksek alanlar bulunduğundan yıldırım tehlikesi de bulunmuyor. Yağmurlu havalarda dahi güvenle kalınabilecek bir mahalmiş.
Ayrıca bulunduğumuz yerde pek çok elma ağacı vardı. Bakımsızlık dolayısıyla elmalar çok iç açıcı görünmese de iyi bir besin kaynağı olabilir. Az sonra hemen yakınlarda bolca böğürtlen, kızılcık ve yaban mersini bulunduğunu da görecektik. Dereden balık tutulabileceğini düşünüyoruz (yakınlarda da bir canlı balık tesisi olduğuna göre?) ama kısa bir kamp olduğu için hiç denemedik ve mevsimi olmadığını da daha sonra öğrendik.
Sabah İhsaniye köyüne hem biraz yiyecek bulmak, hem de bilgi almak üzere uğradık. Köy halkının çok konuksever olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bayram da olması dolayısıyla idi galiba insanlar pek sıcak davrandılar. Tekrar kamp alanına döndüğümüzde hazırlığımızı yaptık ve yürüyüşümüze hazırlandık. Yürüyüş için rastgele bir rota seçmeye, dönüş yolunu planlı dönmeye karar verdik.
Kamp alanından “Gariban yolu” adı verilen bir yol aracılığıyla 2. km.de bulunan yere kadar sürekli olarak tırmandık. Bu yola gariban yolu denmesinin sebebi Kabakçı Köyü’nde bulunan tren istasyonuna gitmek isteyen kişiler bu yolu kullanırken, gariban olarak addeddikleri bir gencin onların çantalarını taşımak suretiyle hayatını kazanması imiş. Gariban yolu 5. km’ye kadar sürüyor, ancak söylediğim gibi, bunun 2 km.si tırmanış.
1. km.nin bulunduğu yerde iz bırakarak çok da sık olmayan ormana girerek geri döndik. 3. km’den sonra zaten rahat bir iniş başlıyor. Burada yazlık evler görünmeye başlıyor. Pek çok insan çiftlik şeklinde yazlık evler inşa etmişler. 6 km. sonra Kabakçı’ya varılıyor. Her ikimiz de yanımıza nakit para almayı unuttuğumuzdan köyde banka kartı ile alışveriş yapılacak market olması çok isabet oldu. Acıkmaya başladığımız için yaban mersini, kızılcık ya da elmadan farklı planlarımız vardı :)
Kabakçı köyünden karayolunu kullanarak da yine İhsaniye köyü üzerinden karayolu ile dönebilirdik ancak haritadan gördüğümüz bir patikayı kullanmaya karar verdik. 6. km’de gerçekleştirdiğimiz keskin dönüşle bu patikaya saptık. 7. km’de görülen sapma mısır tarlalarına dalarak bir süre yanlış yolda gitmemizden kaynaklanıyor. 8. km itibariyle tırmanış başladığından ormana girince tekrar mola verdik.
Planımız gereği dönüş odununu burada toplayacaktık; zira sağlı sollu meşe ağaçları, kurumuş palamutlar vs. Burası bir yakacak cennetiydi. Molalar düşüldüğünde 1 saat 50 dakika ortalama 5,5 km/sa hızla bir kısmını öğle saatinde gerçekleştirdiğimiz yolculuk bizi yormaya başlamıştı.
Doğa bizi yormadı…
Epeyce işe yarar odun bulduk. (Keşke gece de bu kadarını bulabilseymişiz.) Karşılaştığımız tek tehlikenin sağlam bir arı kovanı olduğunu söyleyebilirim. Onun dışında bir kaç başıboş köpek gördük, o kadar.
Nihayet kamp alanına döndük. Fazla dinlenmeden ateş yakarak yiyeceklerimizi hazırladık. Ve mutlu son. Yemekten sonra biraz dinlendik ve İstanbul’a döndük.
Gitmek isteyenler için özet geçelim:
Kamp yeri: Çatalca ya da Silivri üzerinden İhsaniye köyüne vardıktan sonra İhsaniye-Bekirli yolu üzerinde Canlı Balık Tesislerini bulun. Tesisler solda kalıyor ise bir köprüden geçer geçmez soldaki toprak yola, oradan da solda kalan hafif eğimli toprak yola girerek ikinci küçük derenin üzerinden geçin. Solda elma ağaçları altında iyi bir kamp alanı göreceksiniz. Sola sapmasa idiniz gariban yoluna girecekti. Orası sık orman olduğundan en iyi alan burası.
İhtiyaçlar: Köyde ihtiyaç duyulabilecek her şey temin edilebilir. Dere olduğundan sivrisineklere dikkat. Güvelerin sivrisinekten daha çok rahatsız ettiğini söyleyebilirim. Ateş yakınca yaklaşmayacaklardır.
Doğal besin kaynakları: Elma, kızılcık, böğürtlen, yaban mersini (yemek isteyenler için çekirge).
Hava: Ağustos ayında gece yaklaşık 10-15 derece kadar düştü. İstanbul ve Tekirdağ tarafında hafif ışık kirliliği olduğundan astronomik gözlem için pek de iyi olduğu söylenemez.
Yakacak: Yanan ağaçlar bol. Tüten ağaçlara dikkat. Gece nemi olmadığından yine de bölgede bulunan dal parçaları efektif olacaktır.
İletişim: Kesinti yok. 3G dahi çekiyor.