Etiket: davranış bilimleri

  • “SAAT 22:22, BENİ DÜŞÜNÜYOR…”

    Geçtiğimiz günlerde kalabalık bir arkadaş sofrasında cereyan eden muhabbet sonrasında kendi kendime bir düşünce tufanı yaşayayım dedim ve saat/dakika çiftinin birbirini tutması üzerine “birisi/sevgilim/sevenim beni düşünüyor” muhabbetini bir analiz edeyim dedim.

    (Şu 11:11, 23:23 gibi saatlere denk gelmeyle ilgili batıl inanç ya da inanılmasa dahi popüler olmuş söylem).

    Bir saatte 60 dakika var. Bir saatin herhangi bir anında dakika/saat çiftinin birbirini tutması olasılığı 1/60’tır. Hem rakamsal olarak, hem de her bir dakika özdeş olduğundan zaman dilimi olarak elimizde kesin ve net bir 1/60 var.

    Telefonumuzun saatine her saat içinde yalnız bir kez baksa idik bu oran geçerli olurdu. 1/60 zaten yüksek bir oran.

    Ancak kalabalık bir masada sohbet ederken gerek gelen mesaj ya da e-postalara bakmak, gerekse saate bakmak, gerekse muhabbetten sıkılıp “telefonda bir şey var mı acep?” demek ya da “dur ben şu arkadaşa bir şey yazayım” diye düşünmek için göz atmak amacıyla saatte ortalama 10 kez telefona baktığımızı düşünürsek bu oran 10 X 1/60 = 1/6’ya çıkar.

    1/6 oldukça yüksek bir olasılık. Yani tek bir zar attığımızda onun 5 ya da 2 gelme olasılığı kadar.

    Üstelik bakma sayımız arttıkça bu olasılık 1’e, yani %100’e kadar yükselecektir. Bir öğle saatinde gözümüzü bir saatten ayırmazsak en sonunda 12:12 ya da 13:13 rakamlarını görürüz. Dolayısıyla ortamdan sıkıldıkça bu saate rastlama olasılığımız da artacaktır. Ama biz yine de 1/6’yı esas alıp devam edelim.

    1/60’ı ya da 1/6’yı yine de düşük bir olasılık değeri olarak buluyorsanız eğer ve gerçekten de bu saatlere nadiren rastladığınızı düşünüyorsanız açıklaması örneği ile birlikte şöyle:

    1/6 olasılığını değerlendirelim,  yani bir akşam sofrasında saate 15 kez bakmış olalım ve birisinde 22:22’ye denk gelelim. Saate baktığımız ancak anlamlı bir durumla karşılaşmadığımız 14 seferde “Demek ki sevgilim beni düşünmüyor?” dedik mi? Muhtemelen demedik. Üzüldük mü? Hayır, esasında bu durum tersinir değildir. Yani 22:22’de sevgilimiz bizi düşünüyorsa 22:01’de düşünmez ve böyle bir inancımız yoktur. Zira bu rastgele 15 bakışta ya saati öğrenme ihtiyacımız söz konusu idi, ya da böyle bir ihtiyaç yoktu ve sadece telefon ekranını açtık ve mesajlara girerek bir mesajı okuduk. Saat ilgimizi çekmediği için geri ekranı kapatma düğmesine basarak muhabbete daldık.

    Hafızanızın diğerine nispeten bu kadar önemsiz bir olayı muhafaza etmesi için herhangi bir sebep var gibi görünüyor mu? Oysa 22:22 gibi afilli bir sonuç, bir de “sevgilim beni düşünüyor” cümlesi ile süslendiğinde bu akılda kalacak bir olaydı öyle değil mi? En azından bir heyecan ya da duygu yaratıyordu.

    İşte psikoloji ve davranış bilimlerinde “bulunabilirlik etkisi” olarak adlandırılan bu durum, dramatik, heyecanlı ya da duygulu sonuçları hatırlayıp nispeten önemsiz, sıradan olaylara dair herhangi bir hafıza kaydı yapmamamızdan kaynaklanıyor.

    Bulunabilirlik hatası hayatımızın pek çok alanında hakimdir. Aslında davranış ve uğraşlarımızın temelinde de bu psikolojik etki yer alır: Sayısal Lotoyu tutturan 1 kişiyi düşünüp, kazanamayan milyonları hesaba katmayıp ümitlenmemiz gibi… Ya da kaza yapmayan 999.999 uçak yerine kaza yapan tek uçağı düşünerek uçmaktan korkmak gibi. Daha da derini fal ya da astrolojide: Tutanları hatırlayıp tutmayanları hatırlamamak…

    Saat ve dakikanın birbirini tutması gibi estetik ve en azından bir saat içerisindeki tek bir bakış için nadir olan bir olaya aşk ile ilişkili bir anlam yüklemek irrasyonel olduğu kadar oldukça insanı görünüyor ama benim bu inanç sahiplerine bir tavsiyem var:

    Saat/dakika çiftlerinden medet umma. Seviyosan git konuş bence :)