Ahmet Çakar, Buz Kovası Kampanyası dahilinde kafasından aşağıya buz dökenlere şarlatan, soytarı ve hâttâ geri zekâlı dedi. Ben de onlardan birisi olduğum için yanıt hakkım olduğunu düşünüyorum. Elbette bu yanıtı o okusun diye yazmıyorum; maksat “yeri gelmişken” düşüncelerimi açıklamak.
Öncelikle çuvaldızı “kendimize” batıralım. Her toplumsal “eylem” gibi buz kovası kampanyası da kimilerince sulandırılmış, kimilerince başka niyetlerle kullanılmış ve bazı videolar amacından uzaklaşmış olabilir. İletişimin hızlı, karşılıklı ve daha çok bireyselleşmiş olduğu çağımızda popülerleşirken değişime uğrama ve ciddiyetini kaybetme eğilimine hiçbir şey karşı koyamıyor. Neyse ki şunu iyi biliyoruz: Samimiyet ve fırsatçılık birbirinden farklı şeyler. Samimi olanlar amacına ulaşıyor.
Neyse… Ahmet Çakar tam olarak şöyle söylemiş:
“Bunun şarlatanlık hatta soytarılık olduğunu düşünüyorum. Her gün, her ay Gazze’de yüzbinlerce çocuk ölürken her yıl Afrika’da milyonlarca siyahi çocuk açlıktan kemikleri çıkıp ölürken su dökmeyen o yabancı ne olduğu belli olmayan zat-ı muhteremler milyonda bir görülen hastalık için her kim ki su döküyorsa gerizekalılıktır”
Gazze’de süren saldırılar ve bu saldırılarda sivillerin -bilhassa çocukların- hayatlarını kaybetmesinin, Dünya’nın el ele verip de çözemediği kronik açlık probleminin etkilediği insan sayısı bakımından ve evrensel insanlık değerleri açısından ALS’den daha öncelikli problemler olduğu fikrine katılıyorum, ama aşağıdaki şerhleri koyarak:
Biz “sıradan” insanlar ALS hastalığıyla mücadele etmek için bir şeyler yapabiliriz. Gerek video çekmek, gerek ALS Derneği’ne bağışta bulunmak herhangi bir insanın yapabileceği basit bir şeydir. Fakat Gazze’de olan biten şey savaştır. Bildiğimiz savaş! Biz “sıradan” insanların söz hakkı olmadığı, makropolitik, devletlerarası bir meseledir. ALS kampanyası ile Gazze saldırısını karşılaştırmak “tepkisel indirgemecilik”ten başka bir şey değil Sn. Çakar. Yarın binimiz değil bir milyonumuz kafasından aşağıya buz dökse savaşı durduramaz. Keşke ALS için yaptığımız gibi küçük bir bağışla, başımızdan aşağıya dökeceğimiz bir kova buzyla böylesine bir savaşı durdurabilsek. Bak mesela, sen TV’de bu sözleri sarf ederek eminim ben ve benim onlarca arkadaşımın ALS videolarından daha fazla kişiye ulaştın. Bir şey değişti mi? Maalesef değişmedi. Ama ALS kampanyası Türkiye’de olmasa da ABD’de işe yaradı, büyük bir farkındalık yarattı ve ALS derneğine yapılan bağışları onlarca kat arttırdı.
Bu tip kampanyalar tek bir merkezden belli bir iradeyle yönetilen kampanyalar değiller. Başından aşağıya buz döken kimseler toplumsal bir konuda tepki vermekle mükellef ya da görevli değiller. Keşke hazır bu kadar kimseye ulaşma gücün varken o programda bizlere geri zekalı demek yerine başından aşağıya bir kova kum dökerek “Bak ben de bunu başlatıyor ve hodri meydan diyorum” deseydin. Aslında hâlâ şansın var. Gerek Gazze’deki savaş, gerekse Afrika’daki kıtlık ve gıda sorunları için bir girişim başlatabilir, sen de öncülük edebilirsin.
Neyse… Bence futbol gibi bir spor faaliyetinin TV’de saatlerce ama saatlerce tartışılması ve üstelik bunun her hafta gerçekleştirilmesi ALS için kafadan aşağıya buz dökmekten daha mantıklı, daha işe yarar bir hareket değil. Üstelik Gazze’de ya da Afrika’da çocuklar ölüyor diye programınızı durdurmuyor, hayatlarınıza devam ediyor, bana göre bir yere varmayacak olan, hakemin çoktan vermiş olduğu kararların ne kadar doğru olup olmadığını tartışıyorsunuz. Ne futbol ilerliyor, ne taraftarlık bilinci gelişiyor ne de herhangi bir karar değişiyor.
Sahi, Afrika’da bu kadar aç çocuk varken, Gazze’de yüzbinlerce çocuk ölürken, niçin hâlâ futbol tartışıyoruz?