Peter Senge’e ait bu deyişi, doktora dersleri sırasında “Çağdaş Yönetim Yaklaşımları” dersi aldığım saygıdeğer hocam Doç. Dr. Sera Özbaşar’dan duyduğumda adını koyamadığım bir hissiyata en sonunda bir isim bulduğumu hissettim.
Oldukça kısa, net ve öz…
“Dünün çözümleri, bugünün sorunları…”
Sözün kendisi değil belki ama anlattıkları size tanıdık gelmiş olmalı:
Bir zamanlar bir sorun vardır. O sorundan o gün derhal kurtulmak için akla gelen en kolay ve en hızlı çözüm uygulanmıştır. Ama zaman geçer ve o çözüm yeni sorunlar yaratır. Üstelik artık o kadar kolay ve hızlı da çözülemez, zararsızca telafi de edilemez: Çünkü bir önceki çözüm yeni yatırımlar, yeni yerleşmiş adetler hatta yeni zenginler yaratmıştır. Pek çok çıkar, baskı grubu bulunabilecek uygun bir çözüme karşı çıkar, coğrafi engeller sizi sınırlar, hatta bu sınırlayıcı etkenler arasında tarihi engeller bile yer alabilir (eğer bir önceki çözümünüzde bölgedeki arkeolojik ya da tarihi kalıntıları hesaba katmadıysanız). Yeni sorunları da aynı mantıkla çözerseniz, doğal olarak aynı sahne bir süre sonra tekrar eder.
Bu döngünün süreklilik arz etmesidir işte “geri kalmışlık” ve temel sebebi de plansızlıktır.
Bunları bir de benim söylememin hiçbir katkısı yok ama Güzel ülkemiz yönetim dersleri için çok güzel bir vaka. Yatırımlar, yasa değişiklikleri, kararlar… Hepsine çabucak karar veriliyor. Kısa vadeli çözümler, geçici ya da kısmi rahatlamalar sağlıyor. Gün gelince de yönetimlar zaten değiştiğinden sorumluluğu atmak kolay: “Zamanında öyle yapmışlar…” Ne âlâ… Zaten kırk yıldır birileri yönetim tarzını eleştirir, bir şey de değişmez. Havanda su dövmektir.
Ama bu defa öyle olmasın değil mi? Mesela şimdilerde 3. Havalimanı için her şey hazır görünüyor. Piyasada dolaşan haberlere göre bölgede emlak satış hareketliliği artmış. Değer artışı iştahları kabartıyor. Tahminler belli: Havalimanı çevresinde yeni bir şehir yaratacak.
Elbette toplu taşıma hatları inşa edilecek, ve elbette bölgede konutlaşma olacak. Ticari merkezler, oteller, ve daha niceleri: Bugün Atatürk Hava Limanı ve Sabiha Gökçen çevresinde ne görürseniz orada da olacak; ama ben merak ediyorum:
Nereler konut alanı, nereler ticari merkezler, nereler otel olacak? Bunların planları şimdiden belli mi? Bir kapasite tahmini var mı? Rant yaratılan bölgedeki nüfusun beş, on, yirmi yıllık nüfus projeksiyonları mevcut mu? Ve elbette toplu taşıma projeksiyonu bu nüfus ve çalışan sayısı tahminlerine dayanarak mı oluşturuluyor?
Elbette bu planlar oluşturulurken Sabiha Gökçen’in sivil kullanıma alınması, birinci ve ikinci boğaz köprülerinin inşaatları, olimpiyat stadının açılışı, yeni organize sanayilerin kuruluşu gibi geçmiş veriler dikkate alınıyor mu?
Yoksa her şeyi vakti gelince mi çözeceğiz?
Herkese iyi haftalar.