Yıl: 2013
-
EVET, DIŞ MİHRAK VAR…
Batılı düşünürler siyasete ve sosyolojiye batının gelişmişlik gözlüğü içerisinden bakarken 60’larda Latin Amerikalı siyasetçi ve sosyologlar ilk defa “az gelişmişlik” çerçevesinden bakan teoriler ortaya koymaya başladılar.Bağımlılık Ekolü olarak anılan bu ekolden Frank, Sweezy, Baran gibi düşünürlerin görüşlerini Amerikan sosyolog Immanuel Wallerstein “Dünya Sistemi Teorisi” adı altında birleştirdi. Dünya Sistemi Teorisi basitçe şöyle der: Dünya’daki ülkeler…
-
KUYRUKLU YILDIZ
Doğarken anlatmadılar. Anlatsalar anlamazdık. Hayatın özelliği hepimize sürpriz yapmış olması. Yavaş diye anlamıyoruz; uyanın! Kandırılmadık bile. Öylece sürpriz yaptılar ve sonradan öğrendik: Bir sürü kuralı varmış fiziğin. Bir sürü kralı varmış dünyanın, zalim hem de. Bir sürü yaralı bereli insan, ki anlamı yok, bir dram, bazen dua ve hep satılan uyku hapları. Neyse ki gökyüzü…
-
TÜYAP KİTAP FUARI VE İTHAKİ ANTOLOJİSİ’NDEKİ ÖYKÜM
3 Kasım 2013 Pazar günü “imza günü” kapsamında İstanbul Beylükdüzü’nde TÜYAP kitap fuarında olacağım. Bildiğiniz üzere daha çok internette yazıyorum. Bugüne dek basılmış tek kitabım var. Geçtiğimiz TÜYAP fuarında ön anlaşmaya vardığım yayınevinin sahibi biz anlaşmaya vardıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle işten elini eteğini çekti (kendisine tekrar tekrar acil şifalar…). Hal durum böyle olunca biri…
-
YOLDAN ÇIKAN PSİKOLOJİ DENEYLERİ
Bilimde insanlarla deney yapmanın çeşitli riskleri olduğu için deney hayvanları bir alternatiftir, ancak söz konusu olan sosyal psikoloji deneyleri ise konu direk olarak insan olduğu için deney hayvanı kullanma şansı bulunmuyor. Hayvanlar konuşamadığı için ise beyne ya da psikolojiye ait pek çok konuyu araştırmak için insanların birebir kullanılması bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. Açık Bilim…
-
22 ARALIK’TA GÖRÜŞÜRÜZ: SÖZDE MAYA KIYAMETİ
Bir Aralık akşamı dersaneden çıkmış, yeni tanıştığım ve aynı mahallede oturuyor olduğumuzu öğrendiğim bir arkadaşla beraber evlerimize yürüyorduk. 1999 yılıydı. On beş dakikalık mesafe süresince kişisel konularımızı konuşabileceğimiz kadar samimiyetimiz olmadığından gündemdeki bir konuyu seçmek akıllıcaydı. Birlikte yürüdüğüm genç kız, 2000 yılının girmesi ile birlikte kıyametin kopacağına inandığını söylüyordu. “Kıyamet kopmasa dahi, kesin bir şeyler…
-
İNSANLIK NASIL ÖLÜR?
Dünya. Samanyolu galaksisinin dış kollarından birinde öylesine parlayan bir yıldızın üçüncü gezegeni. Bu mavi gezegene dışarıdan baktığımız zaman zekaca baskın görünen insan türüne ev sahipliği yaptığını görürüz. Gezegenin kaynakları sınırlı ve nüfusu sürekli artıyor. İçerisindeki zeki ve baskın tür henüz başka diyarlara göç etme ya da başka türlerle ticaret yapma imkanına kavuşamadığı için kaygan bir…
-
ZİHNİYET DEVRİMİ ÜZERİNE NOTLAR
Bir zihniyet devrimi olduğu aşikar. Bugüne kadar –başta hoşgörüsüzlük olmak üzere- özeleştiri yaptığımız her sahada ani bir gelişme kaydediliyor. Sadece politik bir hoşgörü olarak düşünülmesin: Hakikaten de insanlar sokaklarda daha kibar, trafikte insanlar daha sabırlı, birbirlerine yol veriyorlar; yol vermeyene de daha çok tahammül gösteriyorlar, yaya geçitlerinde duruyorlar. Birbirimize asansör önünde, kapı geçişlerinde selam verir…
-
ZAMANI GELDİ
Bildiğiniz üzere THY’deki grev başladığından bu yana yazmıyordum. Bir süre için bu iyiydi. Yazdığım tek bir cümle içinde de ifade ettiğim gibi: Amaç taraf belli etmekti. Şimdi ise yazmamak başka manalara tekabül ediyor: Görmezden gelinen greve bayatlamış birkaç cümle ile durgun bir destek. Oysa bir takım gerçeklere, değerlendirmelere de yer vermek gerek. Yazmaya karar verdi…
-
H2SO4
– Hayatım çayına azıcık siyanür koyayım mı? – Koy bebeğim. – Minicik de arsenik ekleyeyim mi? – Ekle sevgilim.
-
TEKERRÜR
Gayrinizami bir harbin vazifesi belli olmayan neferleri, yorgun ve düşkünler nöbet icra etmekten. Görünen o ki kimi meydanda, kimiyse haberleşmeyi sağlamakta “baş belaları” üzerinden, amma ve lakin, hiçbir şeyini harcamıyorsa herkes dikkatini ve konsantrasyonunu harcıyor. Gördüğüm o ki kimse işini gücünü yapamıyor, gördüğüm o ki insanlar ümit ve ümitsizliğin girdabında yutuluyor, gördüğüm o ki kamu…
-
ÖYKÜ: HÂD
Adını sordum, Ayten’miş. Az önce götürmüşler. “Kim?” diye sordum; kimse bilmiyor. Götürenlerden için “Kelli felli adamlar” dediler. Az ötedeki kaldırımda Ayten’i götüren aracın gittiği tarafa yüzü dönük oturan, dişlerini göstere göstere de zaferini ilan eden biri oturuyor. Kollarını çemremiş, bir eli dizinin üzerinde. Onun yanına gittim. Bir an bana çorbasına düşmüş bir sinek gibi baktı…