Gecenin karanlığının örtemediği isyankar bir şeydi ışık. İsyanının enerjisi başka yüzleri de aydınlatır. Işık paylaşır, ışık dağılır, ışık titreyerek uzaklara varır.
Yaşamak dendiğinde en kötüsü ne olacağını bilmediğin anlarda acı çekmek… Benzer şekilde heyecanlanmak, yine ne olacağını bilmediğinde. Bilinmezliğin karanlık bir yanı olduğu kadar olayı aydınlığı ne tutulası bir şey. Ama hislerle olabilecekler arasında kalmak çok daha farklı. Nereye baksan karanlık gördün mü sen hiç? Ben gördüm, ama karanlık olduğu için pek bir görünmezdi.
Kainatın şiirlere sığmayacak kadar korkunç büyüklüğü içerisinde yine de bir ışık var. Bir yerlerde öylesine dolaşan bir gezegen de var, biliyorum. O gezegende de şehir manzarasının titreyen ışığına bakıp içlenen birisi olmalıydı. İçlenenler her zaman olur. Her gezegende. Üzüntünün neyden miras olduğunu anlamak mümkün değil. Bir yerlerden bunu yapabilmek dikte ettirilmiş gibi. Oysa ne gereksiz… Varlığı sadece mutlu olmanın ve sevinmenin zıttı olabilsin diye midir bilinmez. Zıtlıklarla var olmak zorunda olmak belki en büyük yanlışıdır yaşamın ve doğruları olabilmesi için yanlışları da olması gerekliliği karşısında kendiliğinden yıkılır bu tez.
Ne yazacağını bilmemek de iyidir. Onu yazarken yorgunluktan esnemek de. İçinde bir şeyler birikince dökmelisindir, esnesen de, esnemesen de. Farkındalık için uyumanın ve dikkatsizliğin bir bedel olarak ödenmesi gerekir. Yoksa acı ile haczederler. Hem akıllı hem de farkında olmanın tarifsiz acıları vardır. Bu doğanın en masum promosyonudur ve birini alırken diğerini hediye almak zorundasındır.
Ve bir şekilde son vermek. Yürümeyen şey durmalı, durmayan şey serbest bırakılmalı. Newton’a hareket yasalarını keşfetme şansı tanınmamalı. Toplar Einstein’a verilmeli ve o ışığı, zamanı insanlar için tanımlayıp durmalı. Einstein falcı olsun hatta ve zar atsın. Nietzche’ye de tüm elde edemediklerini verin, yazmaktan vazgeçip bir kenara çekilecektir ve hayatın karmaşasına belki daha iyimser yaklaşacaktır.
Ama bir şekilde aklımdan çıkıp gitsinler. Işık olup titreyerek uzaklara varsınlar.
Bak ben o gezegeni düşünüyorum ama aramızda nereden baksan 4000’dan fazla ışık yılı var. Yıldızlar belki daha yakın olmalılar ve biz de el sallayabilmeliyiz kainattaki diğer kardeşliklerimize.
Keşke bir yol verebilsem şu gayrinizami düşüncelerime…