13-14 Ağustos’ta Bizim Kitaplar ve Adalar Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Bizim Kitaplar Kitap Etkinliği kapsamında Büyükada’da idim.
Her imza günü etkinliğinde olduğu gibi bu imza günü etkinliğinde de beni ilgilendiren kısım tanıdığım, tanıştığım yerler ve kişiler oldu.
Daha önce bir defa resmi bir iş, bir defa da gezmek için uğradığım Büyükada’yı o zamanlar sadece bu yönleriyle, belki bisikletle turlanan sokakları ve yoran yokuşları ile biliyordum. Bu defa öyle olmadı. Bu defa adayı benimsedim, özümsedim, hatta içinde kaldım bir gece. Kaldığım o konaktan bozma, müthiş şirinlikteki butik otel, ona ulaşan sokaklar, motorsuz, egzossuz, sakin hava, martıların, böceklerin belki de bu doğal ortam dolayısıyla yaşam mücadelesinden dolayı yaşam sevgisi taşıdığı o halleri… Anlatmakla bitmez.
Zaten anlatacak kelime bulamıyorum. Peyami Safa’nın da o sokaklarda gezdiğini bilmek, Matmazel Noraliya’yı burada tanıyıp, “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” kitabında yazdığı o fikir denizini burada düşündüğünü bilmek ne güzeldi.
İmza günü dolayısıyla orada yer almanın da yarattığı bir havadan mıdır nedir, gezdiğim her yerde aklımdan kelimeler, cümleler fişkırdı. Zira otelin şirin lobisinde gece oturup bir kaç cümle ağladım, küçük, kısa bir durum öyküsü yazdım. Pek az zaman sonra burada da paylaşacağım. (Gala Otel, Büyükada)
İmza gününe gelince,
İmza günü gözlemlerim bana Türkiye’nin okur profili hakkında tekrar bilgi verdi elbet.Yalnız ben özellikle tespit ettiğim bir kaç meseleden bahsetmek istiyorum:
Ben kendi kitabını pazarlamaktan utananlardanım. Çok az defa insanlara kitabın konusunu anlattım, ancak her anlattığımda da kişiler merak edip aldılar. Türkiye’de insanların metafizik öğelere ilgisinin fazla olduğunu söylemeye gerek yok, ancak tüm bu olayların bilimsel bir gerçeklik tabanında açıklanmaya çalıştığı söylendiğinde ilgi daha da büyük oluyor. Kitabımı alan ada sakini ve ada turistlerinin geri dönüşlerini merakla bekliyorum.
Diğer bir konu da Türkiye’deki azınlıklardı. Orhan Sakin’in yazarımız olması ve Ekim Yayınları’nın da Bizim Kitaplar bünyesinde katılması sebebiyle Türkiye’de azınlıklar ve Osmanlı’da gayrimüslim tebaa ile ilgili harikulade kitaplarımız var. Azınlıklardan oluşan Ada halkı bu kitaplarla kesin olarak ilgilendiler ve almasalar bile kitapları epey incelediler. Kendilerinin, kendileri hakkındaki yayınlara entellektüel bir ilgi beslediklerini görmek mutlu ediciydi. Birlik ve bütünlüğümüzün yayınlar yoluyla sağlanabileceğinden kuşkum yok. Ülkemizdeki azınlık kardeşlerimiz kendileri hakkında ne düşündüğümüzü yoğun bir ilgi ile takip ediyorlar.
Öte yandan çocuk kitaplarına gösterilen ilgi muazzamdı. Sevgi Tanrısever ve Pekcen Türkeş bizim yazarımız ve çocuklar için yazdıkları güzel kitaplar da standımızdaydı. Artık anne ve babalar okumanın önemi konusunda çok bilinçliler ve çocuklarının okumaları için her kesimden insan, güzel bir kitap bulmak için çaba içerisindeydi. Standımıza yanında anne-babası olmadan uğrayan, kendileri için kitap seçen, yazarlarla tanışan çocukları saymıyorum bile. İşte Türkiye’nin geleceği, bu cesaret, girişimcilik ve okuma sevgisine sahip bu çocuklarla inşa edilecek.
Komik bir anıdan da bahsedeyim: Kendisi benim yazarlık kariyerimdeki ilk uluslararası başarımdır (!).
Standımızı ziyaret eden Portekizli bir aileyle o kadar güzel bir sohbette bulunduk ki, hiç Türkçe bilmemelerine rağmen kitabımdan aldılar ve imzalattılar :)
Sevgi Tanrısever ve Pekcan Türkeş’ten bahsetmek gerekirse:
Sevgi Hanım, her yaşa inebilen, zerafet ve nezaketi ile örnek, çok saygıdeğer bir insan. Kendisiyle uzun uzun sohbet etme şansımız olmadı, zira itiraf ediyorum: Bu kadar değerli, nazik ve kibar bir büyüğümüzün yanında yanlış bir cümle kurmamak için kendimi o kadar kasıyorum ki, uzun süre sohbet etmek benim için zorlaşıyor.
Öte yandan Pekcan Türkeş ile çok fazla sohbet etme şansımız oldu. Kendisi hem tiyatrocu, hem de avukat. Fox TV’deki Su Gibi programındaki hukuki yorumculuğuyla tanınan, ünlü bir yüz. Olacak O Kadar’daki hallerini hepimiz sevmiştik zaten. Çocuklar için tiyatro oyunları yazıyor. Ne şans ki aynı yayınevinin yazarları olduğumuz için bu tip etkinliklerde bir araya gelebiliyoruz. Sevimli, iyi niyetli, kalbinde hiç kötü niyet olmayan bir ağabeyimiz.
İmza günleri boyunca yanımdan ayrılmayarak destek veren Ayşe’ye ise ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Kendisi olmasa zaman zaman yalnızlıktan gamlanabilirdim belki de. Hep yanımda oldu ve bir an bile desteğini esirgemedi.
İmza günü sayesinde uzun bir süredir görmediğim sevgili arkadaşım Selena’yı görmek ise ayrı bir mutluluk kaynağıydı. “Eskimeyen Dost” denen şey bu olsa gerek.
Son günün son saatleri dahi olsa beni orada ziyaret eden sevgili dostlarım Onur ve Oğuz’a da ayrıca teşekkür ediyorum.
Son teşekkür de, yayınevi müdürümüz, şair ve yazar D. Ali Gültekin’e… Bize bu imkanı tanıdığı için…