ZAMANI GELDİ

Bildiğiniz üzere THY’deki grev başladığından bu yana yazmıyordum.

Bir süre için bu iyiydi. Yazdığım tek bir cümle içinde de ifade ettiğim gibi: Amaç taraf belli etmekti.

Şimdi ise yazmamak başka manalara tekabül ediyor: Görmezden gelinen greve bayatlamış birkaç cümle ile durgun bir destek. Oysa bir takım gerçeklere, değerlendirmelere de yer vermek gerek.

Yazmaya karar verdi iseniz sahip olmanız gereken tek meleke adil düşünebilmektir. Yazının adaleti mühimdir. İlk yasaların yazının icadından sonra çıkması tesadüf değildir. Kalıcı olan yazı ise eğer, kalıcı adalet yazı ile sağlanır. İlk yasalar sözlü olsa idi yasayı koyan “ben öyle demedim” derdi, hukukun bir mahiyeti de kalmazdı.

Okurlarım daima tarafsız olduğumu bilirler. THY’nin uygulamalarını rasyonel bir çizgi içerisinde değerlendirerek destek çıktığımız da olmuştur, eleştirdiğimiz de, tıpkı bu grev sırasında olduğu gibi kesin olarak karşısında durduğumuz da.

Tarafımız belli olsa da tarafsız bir değerlendirme yapabilmeli; ki ben de öyle yapacağım. Haftalardır yazamadığım için gözlemlerimi ancak şimdi aktarabiliyorum. Yorumlarımı sona bırakacağım. İşte benim gördüğüm manzara:

  • TALPA grevden birkaç saat önce yaptığı açıklama ile kanımca çirkin bir harekette bulunmuştur. TALPA toplu sözleşmenin tarafı değildir. Bu yüzden greve yönelik bir karar alamaz; tüm üyelerine danışmadan onlar adına “desteklemiyoruz” diyemez. Derneğin tüzüğünde yönetim kurululuna böyle bir hak tanınmadan genel kurul kararı almadan resmi bir karar açıklayamaz. Hukuksuzdur.

 

  • TASSA’nın mesleki bir örgüt olarak herhangi bir işlevi yoktur. Okul yaptırma ya da sosyal faaliyet derneği olarak devam ederek kendini yeniden konumlandırabilir.

 

  • Her şeyden önce daha önce Airporthaber yazarlarından Murat Herdem’in de dediği gibi, THY yönetimi psikolojik savaşı iyi yönetmiştir, greve iyi hazırlanmıştır, stratejik olarak üstünlük sağlamıştır. Grev kırıcılığında bulunmuştur.

 

  • Öte yandan sendika strateji kurmada başarısız kalmıştır. Ortada bir mücadele varsa strateji mücadelenin zeminini oluşturur, olmazsa olmaz. “Basında yer bulamamak” bir strateji eksikliğidir. Greve katılımın boyutlarını kesin olarak ortaya koyamamak da öyledir. Bir iletişim stratejisi ya da sistematiği oluşturulmamıştır.

 

  • Adaletsiz bir gezegende haklı olmak güçlü olmaya yetmediğini sadece THY meselesinde değil, neredeyse tüm sosyopolitik meselelerde görüyoruz. Hak ve güç sağlam bir arabaya koşulması gereken iki at gibidir. Birinin geri kalması yolunuzu çevirir. Hem de geri kalan attan yana.

 

  • THY grevin ilk günlerinde bir takım yanlış bilgilendirmeler yapmıştır. THY borsaya kote bir şirket olduğundan yatırımcıyı yanlış bilgilendirmiştir. Bu durum SPK ilkelerine aykırıdır.

 

  • Sendika greve katılım sayılarını abartmıştır. Aynı açıklama içinde rakamlar birbirinden zaman zaman iki misli farklılık göstermiştir. Güven yitimine yol açmıştır.

 

  • THY grevi toplumsal destek bulamamıştır. Bunun sosyo ekonomik sebepleri ayrıca tartışılabilir, bu farklı bir konudur.

Bunlar gözlemlerimdi. Şimdi yorumlarıma gelelim, taşlar yerine otursun:

Sendikal hakların ve dolayısıyla sendikanın nasıl ortaya nasıl çıktığı tarihsel bir konudur. Hatta belli bir determinizmi de mevcuttur. Tarihte çalışma yaşamına yönelik sosyal politika geliştiren ilk ülke İngiltere’dir, 19. yüzyılda çocuk işçiler hakkındaki düzenlemeleri ile yapmıştır. Daha sonra Avrupa refah devleti uygulaması dahilinde sosyal politikaları geliştirmeyi kendine şiar edinmiştir. Asıl amacı işçi sınıfını Rusya’da olduğu gibi sosyalist bir devrimden uzak tutmak olsa da mutlu işçinin verimli iş çıkardığı gerçeği sayesinde Avrupa sosyal politikaları yüzünden zarara uğramamış, bilakis ilerlemiştir. Çalışanının memnun etmenin THY’yi zarara uğratacağı fikri yüzeysel bir değerlendirmedir, işletmenin “İnsan İlişkileri Yaklaşımını”, ILO’nun “İnsana Yaraşır İş” fikrini, Avrupa’nın ve ekonomisine gıpta ile baktığımız sosyal devletlerin tarihsel başarısını bilmemektedir.

İkincisi ise, sermayenin sürekli büyümesi ve yarattığı artı değer ile kâr etmesine rağmen emekçinin birikimi olmadığı gerçeğidir. Pek çok sendikal düzenleme ve sosyal politika araçlarının amacı sermaye karşısında işçinin de avantaj elde etmesidir. “Kıdem tazminatı” işçiye sadakati karşılığında sunulan ödül değil, “bizim işletmemiz değer kazandı, birikim yaptık, bak bu da senin emeğinin birikimidir” demektir.

Üçüncüsü ise işçi-işveren arasındaki çatışmanın ruhunu anlamaktır. THY grev süresince gerçekleştirdiği pek çok uygulama nedeniyle eleştirilebilir ama bu çok klasiktir; işvereni kendi çıkarı için kanunsuz uygulamadan alıkoyacak olan “sosyal devlet”tir, yasadır. THY’nin greve karşı geliştirdiği strateji “güzeldir” demiyorum; ama işverenden beklenecek olandır. Bunu tespit edip engelleyecek olan hukukun denetim mekanizmalarıdır. Denetim mekanizmasını harekete geçmesi için delilleri hızlı bir şekilde toplayacak olan da sendikadır. “Grev gözcüsü” bu yüzden vardır.

Fakat tüm bunları bir kenara bırakalım:

THY büyüktür. Evet… Küresel bir markadır. Liderliğe oynamaktadır. Üst üste “en iyi havayolu” vs. fıstık pek çok ünvana sahiptir. Karşısına aldığı kitle sadece emekçidir: Kredi borcu olan, çoluğuna çocuğuna bakan, ailesinin hayatını idame ettiren, daha dün yeni hatlar açarken görevini en iyi şekilde icra ederek şirketi utandırmayacağından emin olduğu çalışanıdır. THY üç aylık zarar ile çökmez, ama çalışan üç ay maaş almayınca idare edemez. İnsanların hayatları ters yüz olur.

Bu yüzden, bundan bir yıl iki ay önce, 305 kişi işten çıkartıldığında “Şirketlerin Vicdanı” adlı yazımızda yazdıklarımı tekrar ederek THY yönetimini empatiye davet ediyorum.

THY bir anonim şirkettir. “Dur burnu sürtülsün” diyen annecilik, sevgilicilik oynamak, insanlara ders vermek gibi kaygıları olmamalı.  Tüm paydaşların mutluluğu için orta yolu bulma sorumluluğu şirketindir.

Herkese iyi haftalar.

Tevfik Uyar

Bilim(+kurgu) Yazarı & Bilimsel Şüpheci, PhD. & Uçak Müh. Açık Bilim'in kurucularından, Yalansavar editörlerinden ve HBT yayın kurulu üyelerindendir. "Safsatalar" ve "Astrolojinin Bilimle İmtihanı" kitaplarının yazarıdır. Ödüllü bilimkurgu öyküleri, bilimkurgu romanları ve çeşitli alanlarda çevirileri bulunur.

Bir Cevap Yazın